Prostat Kanseri, 40 yaş üstü erkeklerde görülen kanserlerin gelişmiş ülkelerde % 15′ini gelişmemiş ülkelerde ise % 4’ünü oluşturduğu bilinmektedir. Bu durum, gelişmiş ülkelerde ortalama yaşam beklentisinin daha yüksek olması (çünkü prostat kanseri sıklığı yaş ile artmaktadır) ve kanseri yakalamaya yönelik tarama yöntemlerinin daha etkin uygulanabilmesi ile açıklanmaktadır.
Her ne kadar ülkemizdeki kanser kayıt sistemine dayalı istatistikler güvenirlik açısından sorgulansa da, Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı resmi internet sitesinde 2004-2006 yıllarında ülkemize ait kanser istatistikleri yayımlanmaktadır. Bu rapora göre prostat kanseri erkeklerde görülen kanserlerin % 10.9′unu oluşturmakta ve akciğer kanserinden sonra ikinci sıklıkta görülmektedir.
Prostat kanserinin nasıl geliştiği henüz net olarak aydınlatılamamıştır. Bununla beraber, bazı önemli noktalar vardır. Artan yaş, prostat kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Öyle ki, 40 yaş altında prostat kanseri görülme oranı % 0.7 olarak bildirilmiştir. Bir başka önemli husus, ailede ya da yakın akrabalarda (dayı, amca) prostat kanseri varlığıdır. Ailede bir kişide prostat kanseri görülmesi riski 2 kat artırırken, 2 veya daha fazla akrabada bulunması riski 5 ile 11 kat arasında artırmaktadır.
Hastadan alınacak detaylı bir tıbbi hikaye sonrası yapılacak parmakla rektal muayenede anormal bulgu (prostat dokusunun artmış sertliği, düzensiz yapısı ya da nodül ele gelmesi) saptanması ve kanda bakılan PSA (prostat spesifik antijen) değerinin yüksek olması prostat kanseri için anlamlıdır.
Bu koşullarda, tercihen transrektal ultrasonografi eşliğinde biyopsi istenir. Biyopsi sonucu prostat kanserini doğrularsa en uygun koşullarda prostatın (bazı durumlarda lenf bezleriyle birlikte) tamamen çıkarıldığı radikal prostatektomi operasyonu uygulanır.
Bu operasyon, açık, laparoskopik (kapalı) ya da robot yardımlı (robotik) laparoskopik tekniklerle dünyada olduğu gibi ülkemizde de başarı ile uygulanmaktadır. Hastalığın nüks (tekrar etme) ya da metastaz (sıçrama) ihtimali olması, operasyon sonrası hastanın belli aralıklarla PSA düzeyleri ile takibini gerektirmektedir.