Bu biriken maddelerin büyük çoğunluğunu kalsiyum birikintileri oluşturmaktadır. Böbrekte oluşan taşların %75-80’i kalsiyum taşlarıdır. Böbrek taş hastalığı tarihin eski dönemlerinde de her zaman varolmuştur. Teknoloji ve sanayinin gelişmesi ve zenginliğin artması sonucu proteinden zengin gıdalara insanların daha kolay ulaşması böbrek taş oluşumunun artmasını desteklemiştir.
Kristal parçacıklarının yoğunluğunun artması küçük taş partiküllerinin oluşumuna ve bu partiküllerin üstüste birikmesi daha büyük boyutta böbrekte tıkanıklığa yol açabilecek taş oluşumuna neden olabilir. Amerikan toplumunda yapılan araştırmalar göstermiş insanların % 12 ‘si yaşamlarının bir döneminde böbrek taşı hastası olmaktadır. Böbrek taşında enfeksiyon, tıkanıklığa bağlı böbrek fonksiyon bozukluğu ve kanama gibi tehlikeli sonuçlarla karşı karşıya kalma ihtimalinin yüksek olması sebebiyledir ki hastalığın tanısı hızlı konulup tedavisi hızlı bir şekilde sonlandırılmalıdır. Genelde hastalar ani başlayan kıvrandırıcı ağrı şikayeti ile başvurabilirler fakat zaman zaman hiçbir belirti vermeden taş düşürme vakalarıyla da karşılaşmaktayız.
İlk kez taş düşüren bir hastada 10 yıl içinde tekrar taş oluşma ihtimali % 50 gibi oldukça yüksek bir orandır. Hasta bir kez taş düşürdükten sonra hayat boyu tekrar taş hastalığı ile karşılaşma oranı oldukça yüksektir. Ayrıca taş oluşumunu kolaylaştıran su alımının az olması, kilolu olmak fazla hayvansal gıda ile beslenmek gibi risk faktörlerini taşıyorsa taş hastalığı ile karşılaşma oranı daha yüksek olmaktadır.
Böbrek taş hastalığı en sık 30 ile 50’li yaşlar arasında görülür. Erkeklerde kadınlardan 3-4 kat daha fazla görülür. Enfeksiyon taşı kadınlarda erkeklere göre daha yüksek oranda bulunur.
Böbrek taş oluşumuna yol açan sebepleri incelerken taşın tipine göre bir değerlendirme yapmak uygun olacaktır.
En sık görülen böbrek taş tipi Kalsiyum taşlarıdır ( Saf kalsiyum oksalat % 36-70, saf kalsiyum fosfat % 6-20, kalsiyum oksalat ve fosfat taşlarının beraber olduğu % 11- 31, enfeksiyon taşları %6-20, Ürik asit taşı % 6-17 , Sistin taşları % 0.5-3)
-Metabolik durumlar , hormonal dengesizlikler, çevresel faktörler, diyetle bazı besinlerin aşırı alınması,
-Kronik enfeksiyon veya idrar birikimine yol açan anatomik anomaliler: Üreteropelvik tıkanıklık, üreter darlığı, atnalı böbrek gibi anomalileri sayabiliriz.
Kanserler, kemik hastalıkları (osteoforoz vb.), granülomatöz hastalıklar, hareketsizlik, aşırı proteinli beslenme gibi durumlarda böbrek taş oluşumu riski artmaktadır.
Böbrek taşları bazen hiçbir belirti vermeyebilir, hatta taş böbrekten idrar kanalına düşüp ağrı ve herhangi bir rahatsızlık vermeden dışarı atılabilir. Taşın bulunduğu yere ve taşın boyutuna göre yaptığı belirtiler değişmektedir. Taşın boyutuna bağlı olarak tıkanıklık belli bir derecede olmakta ve buna bağlı olarak idrar geçişi tıkanan bölümden olamadığı için böbrekte idrar birikmesi ve genişleme olmaktadır. Böbrekteki bu genişleme böbrek kapsülünün gerilmesine yol açarak hastada şiddetli,kramp tarzında ağrılarla kendini göstermektedir.
Hastadan oluşan belirtiler sessiz bir taş düşürmeden, şiddetli enfeksiyonla seyredebilen hayatı tehdit edecek boyutta ciddi klinik tablolar oluşturabilmektedir. En sık görülen belirti kolik denen kramp tarzında yan ağrısıdır. Ağrı kasık, testisler ve/veya genital bölgeye doğru yayılım gösterebilir. İdrarda kanama gözle görülür tarzda veya mikroskopla tespit edilebilir düzeyde olabilir. Ağrı dışında idrarla ilgili bulgular sık idrara çıkma, idrarda yanma, acil idrar yapma hissi, ağrılı işeme gibi belirtilerde görülebilir. Genel şikayetler olarak hastalarda bulantı, kusma, karın ağrısı, şişkinlik, barsaklarla ilgili belirtiler(kabızlık, ishal) görülebilir.
Belirtilerle aynı zamanlı üriner enfeksiyon varlığında ateş ve titreme gözlenebilir. Taşın kanalı tıkamasıyla ortaya çıkan üriner tıkanıklıklara enfeksiyonun eşlik ettiği durumlarda klinik tablo biraz daha ağır olabilmektedir. Hastaya verilecek olan antibiyotik tedavisi etkili olmamakta ve acil olarak tıkanıklığın açılması, idrar akımının sağlanması gerekmektedir.
Böbrek ve idrar yollarındaki taşların bulunduğu yere göre de belirtiler ortaya çıkmaktadır. Böbrek içerisinde taşlar üst , orta veya alt bölgede kaliks içerisine , böbrek ve idrar kanalı bileşkesine(üreteropelvik bileşke) yerleşebilirler. Böbrek içerisinde ve çıkışındaki taşlar idrar çıkışını engellemiyor ise belirti vermeyebilirler. Fakat idrar kanalına düşen taşlar yaptığı bası ve tıkanıklık ile şiddetli ağrılara yol açarlar.
Hastaların muayenesi sırasında böbrek lojuna uyan bölgeye künt olarak vurulması ile ağrı tespit edilir(kostovertebral hassasiyet). Hatta ağrı kasık bölgesine yayılabilir. Sağ taraftaki ağrılar safra kesesi ağrısı veya akut apandisiti taklit eden belirtiler verebilir ayırıcı tanıda gözönünde bulundurulur.
Karın ağrısı, yan ağrısı, sırt ağrısı, tek başına kası ağrısı , testis ağrısı durumlarında her zaman böbrek ve idrar yolu taşlarınında bu belirtileri verebileceği akılda tutulmalıdır. Çoğu zaman kas ağrısı olarak değerlendirilen künt ağrılarda da böbrek taşı varlığı akılda tutulmalı ona göre değerlendirme yapılmalıdır. Hastaların laboratuvar ve radyolojik tetkikleri ile beraber değerlendirilmesi doğru tanı ve tedavi açısından gereklidir.